Hz. Peygamber'in atalarının her biri, kendi asırlarının nuranî kandili ve parıldayan meşalesiydi. Zamanlarındaki insanları tevhide ve insanî faziletlere yönlendirirlerdi. Bu ulvî şahsiyetlerin her birinin hayatını anlatabilmek için onlarca cilt kitap yazılması gerekir ki, şu cihana gelmiş seçkin zâtların fazilet ve azametlerinden bir nebze kaleme alınabilmiş olsun.
Peygamber'in büyük dedesi Hz. Hâşim; dedelerinin bütün liyâkatının vârisi, Hz. İbrahim'in vasîsi, Hanîf dinin davetçisi, seyyidlerin serçeşmesi, Hâşim Oğulları'nın atası ve Hâşimî hânedânının iftihârıdır.
Peygamber'in dedesi Hz. Abdülmuttalib, üstün vasıflarıyla Kureyş'in lideri olmuş, kendisine "İkinci İbrahim" denilmiştir. Sofrası o kadar geniştir ki, kuşlar ve çöl hayvanları dahi ondan faydalanmıştır.
Peygamber'in babası Hz. Abdullah'ın Allah indindeki hâtırı o derece kıymetlidir ki, onun zarar görmemesi için Cenâb-ı Hakk gaybî kuvvetler göndermiş ve onun paklığını her türlü töhmet ve iftiradan uzak tutmuştur.
Hz. Ebû Tâlib, Hakk katında öyle yüce bir makama sahiptir ki, eğer bütün günahkârlara şefaat etmek istese, Allah onun şefaatini kabul edecektir. Nitekim İmâm Ali şöyle buyurmuştur: "Muhammed'i hak üzere peygamber olarak gönderen Allah'a yemin olsun ki, eğer babam (Ebû Tâlib) yeryüzündeki bütün günahkârlara şefaat etse, Allah onun şefaatini kabul eder."
Alle Rechte vorbehalten | Alevi Verlagshaus